1 Nisan 2020 Çarşamba

KÜRESEL ÇARKI ÇEVİRENLERİN SAHNELEDİKLERİ OYUNUN ADI KORONA

(Umran Dergisi)


Dünyada tek gündem Koronavirüs. Küresel çapta olağanüstü bir hal yaşanıyor.  İnsanlık şaşkın, ne yapacağını bilemez durumda salgının korku, endişe ve şokunu yaşıyor. Bu sosyal, ekonomik, toplumsal bir şok.  Artık dünya öyle bir boyuta geldi ki istediğiniz kadar sınırlarınızı kapatın, vize engeli koyun yine de insanlar arasına mesafe koyamıyor,  insanların arasındaki sosyal, ticari ve kültürel akışı engelleyemiyorsunuz. Tabiatı gereği coğrafya tanımayan bir virüs sınırları kıtaları aşarak bütün dünyayı alt üst edebiliyor.

Uluslararası düzende öyle kırılmalar yaşanıyor ki başımızı kaldırıp dünya dengelerinde hangi oyunların oynandığını görmemiz gerekiyor.  Korona virüs olayıyla tüm dünyada belirsizlik tavan yapmışken yeni küresel denklemin nasıl şekillendirilmek istendiğini anlamamız gerekiyor.

Hem insanları hem de dünya ekonomisini olumsuz etkiliyor salgın nedeniyle, bazı ülkeler tedbiren tüm özel ve kamu kuruluşlarını kapattı. Sınır kapıları kapatılıp uçuşlar da iptal edildiği ve yurt dışına giriş ve çıkışlar yasaklandığı için ithalat ihracat, ticaret de durma noktasına geldi, bazı sektörler büyük ölçüde çıkmaza sürüklendi. İnsanlar temel gıda ve temizlik ürünleri dışında alışveriş yapmıyor. Gerek virüs korkusu gerekse müşteri kıtlığı nedeniyle birçok mağaza ve dükkân kepenk indirmek zorunda kaldı. Geçirdiğimiz şu zor günlerde, piyasalardaki daralma nedeniyle üretimin düştüğü, gelirlerin azaldığı, işsizliğin arttığı, geleceğin belirsizleştiği ekonomideki durum psikolojik pansumanlarla geçiştirilmeyecek kadar ciddi bir durum arz etmektedir.

İnsanlar artan izolasyonun hayatlarını tehdit eden bir sosyal krize dönüşmesinden korkuyorlar. Kısa bir süre içinde asayiş sorunları ile de karşılaşabiliriz. İnsanları eve kapatırken bunlar evde taş mı yiyecekler diye düşünmek gerekiyor. Çevre ve varoşlarda karnını doyurmakta zorlanan kesimler merkezlerde bir takım eylemlerde bulunabilirler. Kamu düzeninin bozulabileceği endişesi taşıyan bazı insanlar silahlanma yoluna gidebilir. Nitekim ABD’nin bazı eyaletlerinde bu anlamsız korku nedeniyle insanların silah satan mağazalara akın ettiğini öğreniyoruz. Muhtemelen bu endişe ile yönetimler bu kesimlere acil erzak ve para desteği yapılacağına dair açıklamalarda bulunuyorlar.

Adeta Hayata Kilit Takılıyor

Kimden, ne zaman ve nasıl geleceği belli olmayan, üstelik de henüz çaresi bilinmeyen bir korku yaşıyor insanlar.  Dünya genelinde ilk defa görülen bu korkuyu aşabilecek çözümü bulmada insanlık aciz kalıyor. “Şüyuu vukuundan beterdir”, vecizesini doğrular şekilde, bütün dünya korona virüs korkusuna esir olmuş durumdadır. Dünyayı dolaşan insan, şimdi korkudan ve karantinalar nedeniyle kendi evine, şehrinde, ülkesinde tıkılıp kaldı. Anksiyete olarak tarif edilen şiddetli bir korku ve panik duygusu içinde insanlar.  Irk, din ve coğrafya ayırt etmeksizin panik gittikçe artırılıyor.  Toplumsal düzlemde oluşturulan panik ve belirsizlik duygusu insanların zihinsel ve ruhsal dünyalarını adeta felç ediyor.

Kâbe, Mescidi Nebevi, Mescidi Aksa, Vatikan, camiler, kiliseler kapandı. Düğün, cenaze törenleri ve toplu ibadet yapılamıyor. İlk defa cuma namazı kılınamıyor. Spor müsabakaları dahil bilumum sosyal kültürel faaliyetler iptal edildi. Savaş zamanı bile kapanmayan okullar şimdi kapandı. Marketlere hücum edildi, birçok ülkede marketler ve hastanelerdeki sağlık malzemeleri talan edildi. Bütün dünyayı dize getiren virüs, adeta insan varlığına tokat gibi ders veren, ‘haddini bil’ diyen bir milat.  Sanki anlayışları değiştirip yeni bir medeniyet oluşturulmak isteniyor. Herhalde, virüsün yayılım hızı azaldıktan ve üstesinden gelindikten sonra anlayışlar çok farklı olacak, hayat algımızı değişecek, gelecek için empoze edilen alternatif hayat yaşam tarzlarına insanlar kuzu kuzu razı edilecekler.  

Diken üstünde olan dünyada hayat durdu, ekonomi kötüleşti, piyasalar karıştı ve borsalar dibe vurdu.  Şu anda her ülke virüsün ölümcül etkisinden kurtulmak için her türlü tedbiri almaya çalışıyor. Devletler halkını rahatlatmak için kira, vergi, kredi kolaylıklarıyla durumu kurtarmaya çalışıyor.

Çetin Aşı Savaşları Devam Ediyor

Herkes virüsün etkilerini ortadan kaldıracak aşı ve ilaca odaklanmış. Etkili bir aşı bulma çalışmaları üzerine açıklama üstüne açıklama geliyor. Bir taraftan insanlar psikolojik olarak aşı ve ilaca hazırlanırken, büyük kârlar elde etmek için şirketler arasında hummalı bir yarış başlıyor. Bazı ülkelerin virüse karşı aşı geliştirdikleri konusunda söylentiler servis ediliyor. Zaten istenen de bu idi. Bir taraftanABD, Rusya, Çin gibi ülkeler ilk aşıyı ürettiklerini,  insan üzerindeki deneme sonuçlarının yakında açıklanacağını ve seri üretime başlanacağını duyururken diğer taraftan Trump, Almanya’ya aşı üretmesi konusunda 1 milyar dolar destek teklifi yaptıklarını, Almanya’nın da teklife olumlu karşılık verdiğini açıkladı. Tam bu sıralarda ABD’li Pfizer ile Alman BioNTech Covid-19’a karşı aşı geliştirmek için işbirliği yaptıklarını açıklıyorlardı. Bu arada ünlü onkolog Dr. Yavuz Dizdar ise muhtemelen aşının çoktan hazır olduğunu, yaşatılan bu psikolojik travmadan sonra milyonlarca doz aşı satıp büyük paralar kazanacaklarından bahsediyor. Bir kez daha piyasa çıkarları, kâr ve politik hesaplar insan sağlığının önüne geçiyor.

Trump’ın üretilecek olan Covid-19 aşısını sadece ABD’ye ayırması için Alman CuraVac şirketine bir milyar dolar teklif ettiği skandalı medyaya yansırken, Alman Sağlık Bakanı, CuraVac’ın ABD tarafından devralınmasının görüşme konusu olmadığını açıklıyordu. İnsanlık için bir şeyler yapılması gerekirken ABD yine o çirkin ve barbar yanını sergiliyor, insanlığın geleceğinden ziyade Amerika’nın büyüklüğünün daha önemli olduğunu gözler önüne seriyordu. Menfaati söz konusu olduğunda her yere asker gönderen, binlerce tır silah ve mühimmat desteği veren Amerika, virüs krizi çıktığında, siyasi hesapları bir yana bırakarak yardım elini uzatması gerekirken kimseye el uzatmaması ne kadar benmerkezci olduğunu gösterdi.

İtalya, AB ülkelerini acil tıbbi ekipman sağlamaya çağırdı.  En yakın müttefikleri olan İtalya’yı yalnız bıraktılar. Hiçbiri İtalya’ya cevap vermedi. Daha da kötüsü kendisini birliğin lideri sayan Almanya’nın Çin’in gönderdiği İtalya’ya tıbbi malzeme taşıyan bir tıra el koydu. Çek Cumhuriyeti de bunu yaptı.  İtalya ise Yunanistan’a gönderilecek 220 solunum cihazına el koyuyor. Almanya’nın satın aldığı 6 milyon maske kayboluyor. AB ile müzakere sürecinde olan Sırbistan, Çin’in ülkesine yardım eden tek ülke olduğunu ve Çin devlet başkanının gerçek bir dost olduğunu açıkladı. Sağlık sistemi çökmüş durumda olan İspanya, solunum cihazı ve diğer malzemeler konusunda NATO’dan yardım istiyor.  Yüksek değerleri ve idealleri ile övünen Avrupa’nın nasıl yol kesen ve sağlık sistemi çökmek üzere olan birlik üyesi bir ülkeyi umursamaz tavrını, Batılı değerler modelinin nasıl çöktüğüne, nasıl kapkaççılığa soyunduklarına şahit oluyoruz. Yaşlılarını tamamen ölüme terk etmiş durumdalar. Hemşirelerin yaşlılara çok vahşice davrandığı söyleniyor. Birbirlerine destek olmak yerine hastalık ile ortalığa korku saldıktan sonra aşıyı piyasaya sürüp voleyi vuralım hesabı içinde olmaları onların medeniyet anlayışlarını gösteriyordu.

Bu İşin Arkasında Kim Var

2018 yılında yayınlanan bir TV dizisinde korona adında insan yapımı bir virüsün laboratuar ortamında üretildiği ve ölüm oranını yüzde 90 olduğu bilgisi veriliyor. Acaba bu saldırının arkasında kim vardı? Bu virüs kim tarafından üretilmiş ve bir yerlerde saklanıyor muydu? Trump, Koronan’ın bir Çin virüsü, Çin ise bir ABD icadı olduğunu söylüyor. 

18 Ekim 2019’da ABD’deki devlet görevlileri, sağlık uzmanları ve iş insanlarından oluşan 15 kişilik bir grup, dünya çapında etkili olacak bir virüs ortaya çıktığında mücadele için neler yapılabileceğini simüle etmek için bir araya geliyor. Dev ilaç firmaların ve finansal kuruluşların sponsor olduğu “EVENT 201” isimli tatbikat, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Bill Gates vakfı tarafından düzenleniyor. Baltimore’da Johns Hopkins Center for Health Security’de (Johns Hopkins Sağlık Güvenlik Merkezi) düzenlenen tatbikat çok ilginç. Simülasyonda, ortaya çıkan yeni virüs altı ay için bütün dünyayı etkisi altına alıyor,  küresel bir finans krizini tetikliyor ve 18 ay içinde dünyada 65 milyon kişinin öleceği öngörülüyor.

İşin enteresan tarafı, henüz salgın yeniyken 21 Ocak’ta, Davos WEF Zirvesi’nde “Coalition for Epidemic Preparedness Innovations” (CEPI - Salgına Karşı Hazırlık Geliştirme Koalisyonu - WEF ile Gates vakfı ortaklığındaki oluşum) CEO’su Richard Hatchett, korona virüse karşı yeni aşı çalışmalarının başladığını duyuruyordu. Ayrıca, “Event 201”in organizatörlerinden biri olan Dr. Eric Toner, "Ekim ayında yaptığımız egzersizde değinmeye çalıştığımız nokta, virüs salgınının sadece sağlıkla ilgili olmadığıdır. Çalışmamız toplumsal ve ekonomik sonuçlarla da ilgilidir” diyor.

Pandemiler de dünya nüfusunu azaltmak kullanılan yöntemlerden biridir. Covid-19 dünyadaki insan nüfusunu azaltmak için biyolojik silah olma ihtimalini göz ardı etmemek gerekiyor. Evanjelistlerin kurguladığı yenidünya düzeninde 500 milyon mükemmel ve hatasız insan modelinin yeterli olduğu görüşü vardır. Onun için, cinsiyetleri bitiriyorlar, evlilikleri bitirtiyorlar, doğumları bitiriyorlar, salgın hastalıklar artıyor, yapay zekâ insan yerine geçiyor. Kurgulanan bu yenidünya modelinde onlara göre, her insan refah boyutunun üstüne çıkacak, mutsuz insan kalmayacak ve dünyada cennet projesi hayata geçirilecek. Özellikle Yahudi ve Siyonist olan insanlar bu topluluğun büyük kısmını oluşturacaktır. 

Oyun Gözü Doymaz Küresel Piyasacılar Tarafından Kurulmuşa Benziyor

Anlaşılan o ki bu durum daha önceden planlanmış. Salgın ile dünya piyasaları sert ve derin dalgalanmalar ile sallanırken, özellikle Türkiye gibi vadeye ve banka kredisine dayalı kırılgan ekonomiler deprem yaşıyor. Şu anki haliyle bakıldığında sanki küresel hegemonyaya teslim olmak istemeyen serbest sistemleri çökertmek üzere üretilmiş gibi gözüküyor. Son gelişmelere baktığımızda dünyadaki tüm merkez bankalarının panikte olduğunu görüyoruz. Hükümetlerin kötü gidişi yavaşlatmak için panik içinde türlü tedbirlerle kesenin ağzını açtığını görüyoruz. Tabii ki bu harcamaları ya borçlanarak, ya da para basarak yapacaklar. Dolayısıyla bütçe açıkları ve enflasyon hızla artacak ve bu borçlanmanın faturasını yine halk ödeyecek.

Yeni bir döneme giren ekonomide küresel bir kriz yaşanıyor. Döviz artarken petrol ve altın fiyatları düşüyor. Altın fiyatlarını aşağı çekip dolar endeksini yükseltiyorlar. Petrol 18 senedir ilk defa 25 doların altına geriledi. Petrolde görülen çöküş gelişen piyasaların paralarını vurdu. Elinde altın olanlar ihtiyaçlarını karşılamak için satıyor,  hükümetlerin ve merkez bankalarının kararları karşısında altın fiyatları düşüyor. Dünyadaki altın rezervlerini topluyorlar. Koronavirüs öncesi güvenli liman olan devlet tahvilleri, kamu harcamalarındaki patlama nedeniyle önemini kaybediyor.  OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, Koronavirüs salgının ekonomik etkisinden dolayı birçok ekonominin resesyona gireceğini belirterek, karantinada geçirilen her bir aylık dönem için, gayrisafi yurt içi hasılaların(GSYH) büyümesinde yüzde 2’lik bir kayıp olacağını bildiriyor.

Tam bu anda küresel sistemin hamisi olan FED sahneye çıkıyor, piyasalara “korkmayın, arkanızdayım” diyor ve aceleyle faizi 50 baz puan indiriyor. Trump, 2,2 trilyon dolarlık destek paketi açıklıyor. Kervana diğer Merkez Bankaları da katılıyor. Bu arada IMF Başkanı koronavirüs sonrasında 80 ülkenin kendilerinden yardım istediğini belirtirken, salgınla mücadele için 1 trilyon dolarlık kredi kapasitesini kullanmaya hazır olduklarını vurguluyor. Böylece, emperyallerin virüs-faiz ilişkisi deneyi başlamış oluyor.

Virüs İnsanlığımızı Elimizden Alabilir

Can derdine düşürülen insanoğlu kimseyi düşünmez hale getiriliyor. Yaşlarına göre insanları ayırarak kimlerin ölmesi, kimlerin yaşaması gerektiğine karar verme noktasına getiriliyor. Beraber olmayan paramparça kalplere, Thomas Hobbes’un ‘insan insanın kurdudur’ sözünü çağrıştıran eylemlere şahit oluyoruz. Akrabalık, dostluk, komşuluk, yarenlik yoldaşlık ilişkileri kesilmiş durumda. Çarşıdan pazardan, kahvehanelerden, eğitim ve öğretimden çekilime nedeniyle azalan ilişkiler insanlar arasındaki bağları zayıflatıyor. Kimse birbirine gidemiyor, insan insandan uzaklaşıyor. Şehirler, meydanlar ıssız, ortalık adeta suyu çekilmiş nehir yatağı gibi. İnsanlar ne zaman geleceğini bilmediği ölümden canını kurtarmak çabası içinde.

Dijitalleşmeye giden bir dünyada, sanki koronavirüs ile WhatsApp, Skype, Facebook ve benzeri sosyal medya organları arasında müşterek bir komplo anlaşması var gibi. Sanki şöyle diyorlar; gün gelecek insanların birbiri ile iletişim kurmaları için bizden başka araçları olmayacak. Sekteye uğrayan hayatı ve insanlara dayatılan izolasyonu ancak bizimle aşabilirsiniz. Devlet görevlileri arsındaki görüşmeler sanal dünya üzerinden yapılmaya başlandı. Nitekim son G-20 zirvesinde telekonferans yöntemiyle gerçekleştirildi. Koronavirüs salgınının arkasında eğer gerçekten bir ‘komplo’ gizliyse, bu komplodan yararlananlar Microsoft, Apple ve benzeri teknoloji şirketleri olacaktır.

Koronavirüsten Sonra Dünya Nasıl Olacak?

“Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens”,  kitabıyla küresel çapta tanınan İsrailli futurist yazar Yuval Noah Harari, koronavirüsten sonra nasıl bir dünya olacak sorusuna cevap olarak, The Financial Times’te yayınlanan analizinde “İnsanoğlu küresel bir krizle yüz yüze.  Bu fırtına geçecek ama şimdi yaptığımız seçimler önümüzdeki yıllarda yalnızca sağlık sistemlerimizi değil ekonomi, politika ve kültürümüzü de şekillendirecekler, farklı bir dünyada olacağız” diyor.  Bundan sonra sizi gözetleyen bir Büyük Birader’in olacağını, herkes evden çalıştığında, herkes çevrimiçi olduğunda artık büyük ölçekli sosyal deneylerde kobay görevi göreceklerini söylüyor.

Salgını durdurmak için hükümetler yeni gözetleme araçları kullanacaklar ve bu kurallara uymayanları cezalandıracaklar. Artık etten kemikten yaratılmış casuslar yerine güçlü sensörler ve algoritmalar var. Şimdiye dek, parmaklarınız akıllı telefonunuzun ekranına dokunduğu ve bir linke tıkladığı zaman hükümet parmağınızın tam olarak neye tıkladığını bilmek istiyordu. Ama koronavirüsle birlikte ilgi merkezi değişti. Artık hükümet parmağınızın ısısını ve derinin altındaki kan basıncını bilmek istiyor.” diyor

      “kitlesel gözetim araçlarının da ötesinde artık  “deri üstü” gözetlemeden “deri altı” gözetlemeye geçiş konuşulmaktadır. Her vatandaşının günde 24 saat vücut ısısı ve kalp atış hızını izleyen biyometrik bir bilezik takması istenecektir. İzleme sonucu ortaya çıkan veri biriktirilerek devlet algoritmalarıyla analiz edilip, haberiniz bile olmadan hasta olduğunuzu, nerede olduğunuzu, kimlerle karşılaştığınızı bilecekler. Örneğin CNN linkine değil de Fox News linkine tıkladığımı bilirseniz bu size benim politik görüşlerim ve belki de kişiliğim hakkında fikir verebilir. Ama ben video izlerken vücut ısım, kan basıncım ve kalp atış hızımdaki değişiklikleri izleyebilirseniz beni neyin güldürdüğünü, ağlattığını ve neyin gerçekten ama gerçekten kızdırdığını öğrenebilirsiniz.” diyor

Küreselleşmenin Jeopolitiği Yeniden Şekillendiriliyor 

Olup bitenleri, ekonomiler, kurumlar, toplumsal normlar ve uygulamalar için büyük bir paradigma değişimi olarak görmek gerekiyor. Koronavirüs küresel sistemin yeni stres testi olarak şekilleniyor.  Pandemi ekonomiye dair zafiyetleri, sistemin kırılganlığını, uluslararasında beklenmedik şoklara karşı şirketlerin ve ülkelerin ne kadar dirençli veya savunmasız olduklarını ve güvenlik açıklarını test ediyor. Korona ile sanki her ülkenin sağlık sisteminin gücü, hasta karşılama kapasitesi, performansı ve yetenekleri ile izledikleri politikalar test edilmektedir. Gidişat, mevcut kurumların ve çalışma şeklinin yeni bir değerlendirmeye tabi tutulacağını, kurumların yeniden düzenleneceğini, bazı dönüşümlere şahit olacağımızı gösteriyor. 

Daha önce böyle bir şey görmedik. Bütün dünyaya yayılan bu virüs geçmişte görülenlerden biraz farklı. Yakın geçmişte Kuş Gribi, Domuz Gribi, Ebola gibi salgınlar görüldü, milyonlarca insan etkilendi, on binlercesi öldü. Hatta 1967’de yayılan çiçek hastalığı 15 milyon insana bulaşmış ve 2 milyon insan ölmüştü. Hiçbiri bu kadar dünya genelinde panik yaratan, havalimanları ve sınırları kapatan, ülkelerin ekonomilerinde ve küresel piyasalarda fırtınalar estiren,  dünya nüfusunun üçte birinin evlerine hapsolmasına yol açan sansasyonel etki bırakmamıştı.

Kovid-19’un Pandemi ilan edilmesiyle oyun değişiyor başka bir döneme geçiliyor. Bu yeni dönemde korumacılık var, enflasyon var, büyüme yok, üretim düşüyor, istihdam daralıyor. Virüsün 4 trilyon doları aşan kayıplara, iş ve üretim çarkının bozulmasına, birçok endüstri dalının durmasına, yığınların işinden olmasına yol açmasından sonra dünya, önümüzdeki yıllarda büyük baskılarla karşı karşıya kalacak. Korona virüs ile dünyada yeni bir “toplum mühendisliği” projesi uygulanıyor. Bu oyun değişimi korona virüsün arkasına saklanarak başlatılıyor.

Dünya 11 Eylül’den sonra asla eski dünya olmadı. İslam dünyası işgal edildi,  bölge paramparça edildi, küresel güçlerin ve petrol kartellerinin kontrolüne geçti. Kovid-19 salgının ardından da,  dünyanın artık tanıdığımız dünya olmadığını göreceğiz. Bu deprem bir müddet sonra sona erecek ama sonrasında bir dizi artçı sarsıntılar göreceğiz. Dünyanın bir varlık sorunu ile meşgul olmasını fırsat bilip değişimin önünü virüs ile açan, kendi planlarını sahada uygulamaya geçirmek isteyenlerin şeytani oyunlarına şahit olabiliriz.

DOHA SALDIRISI BİR DÖNÜM NOKTASI KAOTİK BİR KIRILMA VE DİPLOMASİNİN ÇÖKÜŞÜ

  Metin Alpaslan   – Umran Dergisi/Ekim 2025-374. Sayı Terör ve işgal devleti İsrail’in 9 Eylül’de uluslararası hukuku ihlal ederek, Doha’da...